27 Eylül 2012 Perşembe

CHARLES BUKOWSKİ: ŞİDDET, ŞEHVET, ŞEFKAT ÜÇGENİ


Hayatı yokluk, zorluk ve acı içinde geçen Charles Bukowski son dönemde gerek aforizma düzeyindeki sözleri, gerek fotoğraflarıyla en çok paylaşılan isimlerden biri… Tabii, bu durum bir gerçeğe dikkat etmemiz gerektiğini gösteriyor. Onun gibi babasından -başta dayak olmak üzere- her tür şiddeti görmüş, çoğu dönem beş parasız bir yaşam geçirmiş, sokaklarda yatmış, alkolizmle pençeleşmiş biri olmadan salt kadınlarla ilişkisine bakarak kendini değerlendirmek çok da doğru olmasa gerek…

Tıpkı; kimseye güveni kalmayan, aklından sıkça intiharı geçiren, defalarca düşük yapan, kırık aşklar yaşayan Marilyn Monroe’yu veya vücuduna koca bir demir parçası girdiği için ömrü boyunca çocuk yapamayan, kocası tarafından defalarca aldatılan ve acılar içinde yaşayan Frida Kahlo’yu gerçekten duyumsayamadığımız gibi…

Acının hasını görmeden, gören insanların acılarından yüzeysel olarak faydalanıyoruz. Onların yaşamlarını hissetmeksizin onlar gibi olmaya özeniyoruz. Yahut, onları kıyasıya eleştiriyoruz. Sanki, o noktaya bir anda pat diye geldiler. Sanki, her şey onların elindeydi. Sanki, biz olsak başka şeyler yapacak ya da dünyayı kurtaracaktık.

Bukowski’nin Edebi Gücü Acıdandır:

Charles Bukowski, yazmaya başladığı ilk günlerden itibaren dışlanmış bir yazar… Hiçbir dergi onun yazdıklarını dikkate almıyor. 24 yaşlarında iki öyküsü yayınlanırken, tekrar engellerle karşılaşıyor ve yazmaya senelerce küsüyor. Alkol, sigara, ot, kadınlar hep hayatının merkezinde yer alıyor. Fakat, en önemlisi ne yaparsa yapsın gizlemiyor yazar. Herhangi bir postane memuru olacağına, bir yazar olarak aç kalmanın onurunu taşıyor. Otosansür uygulamıyor, dürüstçe yazıyor. Çünkü, yaşadıklarını birçokları gibi perdelemiyor. Öyle, samimi ki içine düşüp boğulmamanız mümkün değil onun ifadelerinde. Kendinizi sınamamanız… Hayatınızı gözünüzün önüne getirip, sorgulamamanız…

İşte, o iddialı satırlardan birkaçını sunuyoruz aşağıda size.  Bukowski galiba gören bir göz… Ne dersiniz? Okumaya değer, değil mi?

* ‘‘Alkol bu dünyaya gelmiş en muhteşem şeylerden biri muhtemelen -beni saymazsak tabii ki. Evet… bu dünyaya gelmiş en muhteşem iki şeyi saptadık. İşte… iyi anlaşırız ben ve alkol. Çoğu insan için yıkıcıdır. Ben onlardan biri değilim. En yaratıcı yazılarımı sarhoşken yazmışımdır. Kadınlarla bile, ben biraz çekingenimdir sevişme konusunda, bu yüzden alkol bana cinsel olarak daha özgür olma olanağı tanımıştır. Alkol özgürlüktür benim için, çünkü ben esas olarak içine kapanık, mahcup biriyim, oysa alkol bana bir kahraman olma, pervasızca işler yapıp uzay ve mekanda uzun adımlarla yürüme fırsatı tanır… bu yüzden seviyorum… Evet.’’

* ‘‘İlkini düzmek gerçekten tuhaftı -bilmiyordum- bana yalamayı filan öğretti. Hiçbir şey bilmiyordum. "Hank," dedi, "büyük bir yazarsın, ama kadınlar hakkında bir bok bilmiyorsun!" Ben de, "Ne demek istiyorsun, bir sürü kadınla düzüştüm ben," dedim. "Hayır, bilmiyorsun, izin ver de sana öğreteyim," dedi. "Pekala," dedim. Sonra, "Sen çok iyi bir öğrencisin, hemen kapıyorsun," dedi. Bu kadar -(Biraz utanıyor. Ayrıntılardan değil, hatırlamanın duygusallığından daha çok.) Ama yarık yalamak filan bir süre sonra insana kendini uşak gibi hissettiriyor. Kadınları memnun etmek hoşuma gidiyor, ama… Cinsellik çok abartılıyor, moruk. Seks sadece abazansan harika.’’

* ‘‘Ortalama insanda; herhangi bir günde, herhangi bir orduya yetecek kadar ihanet, nefret, şiddet ve saçmalık vardır... O yüzden ortalama erkekten ve ortalama kadından sakının.  Kendileri tam sevemedikleri için, senin sevginin eksik olduğuna inanırlar.”

* ‘‘Kadınlar aşkla beslenir, erkekler ise nefretle güçlenir.’’

* ‘‘Boktan bir şey olursa unutmak için içersin, iyi bir şey olursa kutlamak için, hiçbir şey olmamışsa olsun diye içersin.’’

* ‘‘Cinsel ilişki şarkı söylerken ölümün kıçına tekmeyi basmaktır.’’

* ‘‘Aşk biraz anlam içeren bir yoldur, seks yeterince anlamlıdır.’’












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder