26 Eylül 2012 Çarşamba

PAUL LAURENZİ’YLE ÇIPLAKLIĞIN SANATI


1964 doğumlu, Fransız ressam Paul Laurenzi özellikle kadın figürleri erotizm, aşk, çıplaklık, tutku ve hüzün gibi kavramlar çevresinde çalışan bir ressam…

Resimlerinde ilk göze çarpan durum, ana tanrıça hatlarıyla (ona dolgun göğüslerin, geniş kalçanın ve hafif ayva göbeğin birleşimi diyoruz)  bize yönelik donuk, ciddi, dalgın yahut hüzünlü bakışlar atan kadınlar… Öyle ki; bazılarının memeleri transparan elbiselerinden dışarı fırlamışken, kalçalarının yuvarlaklığı sandalyeden taşmışken, jartiyerleri eteklerinin altından görünürken hayli seksi oldukları kadar, hayli kadınsal bir duyarlılığı, anaçlığı, zarafeti ve özgüveni taşıyorlar.

Laurenzi figürlerini genellikle esmerlerden yana tercih ederken, kimi zaman kumral ve kızıl figürlere de rastlıyoruz. Bazen, bu figürler Klimt’ın resimlerindeki gibi yan yana da bulunabiliyor. Şüphesiz ki, vücut hatlarıyla ve erotik duruşlarıyla Klimt’ın kadınlarından daha baskınlar ve şehvetliler… Kimi resmilerde cinsel ilişkiye girerken de görebiliyoruz onları.


Fakat, erkek figürlerin yüzleri belli belirsiz, ucubik yahut vücut hatları kadınlara oranla incecik… Bu da, tersinden bir göndermeyle kadının cinsel ilişkide bir obje olmadığını ve aksine, ilişkiyi onun şekillendirdiğini, başat olanın onun varlığı olduğunu kanıtlıyor.

Gerek figür kullanımları gerek renk geçişleri anlamında, sanki Ortaçağ şatolarını süsleyen gizemli bir yanı bulunuyor Laurenzi’nin tablolarının.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder